Genel

FUTBOLUN KISA TARİHÇESİ

by: gelisimfutbolakademisi

0

Geçmişten günümüze en popüler spor dallarından biri olan futbolun başlangıç tarihi ve çıkış
yeri hakkında henüz kesinleşmiş bir bilgi yoktur. Olimpiyat oyunlarına benzer olarak futbol
oyununun da çeşitli efsaneler, mitolojiler ve söylentiler aracılığı ile birçok devir ve toplumla
ilişkilendirildiği görülmektedir.
“Şüphesiz futbol, insanoğlunun ayağını kullandığı ilk oyun değil. FIFA tarafından da tanınan
“Cuju”, milattan önce 3. yüzyılda Çinli askerlerin eğitimlerinin bir parçasıydı. Asırlarca
oynanan oyun, Japonya’daki “Kemari”yi doğurmuştu. Antik Yunan’da “Episkiros”, Roma
İmparatorluğu’nda da “Harpastum” dışında Eskimolardan Aborjinlere, Maorilerden
Mezoamerika yerlilerine yeryüzünün dört bir köşesinde topla oynanmış, ayaklar
kullanılmıştı” (Hamarat, 2017).


Tarihsel süreç incelendiğinde; Topa benzeyen bir şeklin peşinden koşan insanların ilk
mevcudiyeti M.Ö. 2000’li yıllarda Çin’deki Han Hanedanı zamanına kadar gitse de, M.Ö.
600’lü yıllarda topla oynanan ilk oyunun antik Yunan literatüründe “çok sert ve vahşi” olarak
tanımlanan bir oyun olan “Harpastum” olduğuna inanılmaktadır (İkiz, 2010).
Han Hanedanı zamanında oynanan oyun, Çin efsanelerinde “Sarı Kral” olarak bilinen Huang
Di’ye atfedilir. O zamanlar bu oyun “Tsuh-Chiu: Ayakla vurmak” olarak adlandırılmıştır
Çinli hokkabazlar topu ayaklarıyla, futbolun artistik hareket kalıplarının
sergilendiği bir tür şov olan ve günümüzde “Free-style: Serbest stil” olarak adlandırılan
tekniğe benzer bir şekilde hareket ettiriyorlardı. Oyunda sahanın ortasında bir çift vardı ve iki
taraftaki oyuncular ellerini kullanmaksızın, topun yere düşmesini engelliyorlardı. Bu gelenek,
hanedandan hanedana aktarılarak sürdü.

Resim 1. Çin’de “Tsuh-Chiu: Ayakla vurmak” oyununu ile ilgili görseller (Müniroğlu, 2010)
O dönemin önemli bir toplumu olan Türklerde de futbol ile ilişkilendirilen oyunlara
rastlanmaktadır. Demirhan (2012), Türklerin futbola tanışmasının Orta Asya dönemine
dayandığını belirttiği yazısında Kaşgarlı Mahmut’un kitaplarında Orta Asya Türklerinin kız
ve erkeklerin bir arada, top kullanarak ve ellerini kullanmadan sadece ayakları ile oynadıkları
bir oyundan bahsedildiğini ve “Tepük/Tebük” adı verilen bu oyunun rivayet olunan
kurallarının günümüz futbol kuralları ile paralellik gösterdiğini belirtse de Yıldıran (1997)
araştırmasında oyun aracının bilinen biçimde bir top olmadığı, dolayısıyla, oyunun da
günümüz futbol oyununun bir prototipi olamayacağı, gerek oyun aracının biçimi, gerekse
oynanma biçimi olarak futbolun değil, daha çok kökeni Asya halklarına dayandırılan badminton oyununun, ayakların raket olarak kullanılmasıyla oynanan, arkaik bir versiyonu
olabileceği sonucuna varmıştır.

Resim 2. Eski Yunan’da mermer rölyef görseli (Müniroğlu, 2010)
Futbolla ilgili bir diğer bulgu da Eski Yunan’da M.Ö. 4. yy’a ait bir mezarın mermer
rölyefinde topa diziyle vururken resmedilen insandır (Resim 2). O dönemde Romalıların
“Harpastum” denilen top oyununu oynadıkları bilinmektedir. Ancak, Romalılar bu oyunda
aşırı sertlikten kaçınmış olmalarına rağmen adı sık sık boğuşmayla ilgili anıldığından
“Harpastum” oyunu, daha çok günümüzdeki “Rugby” ile benzerlik taşıyor denilebilir
(Müniroğlu, 2010). Eski Yunanca’da “El Topu” anlamına gelen ve bu açıdan günümüzde
Hentbol, Rugby ve Amerikan Futbolu’nun atası olarak kabul edilen Harpastum’un basit tek
bir kuralı vardı: Bir oyuncu gol çizgisini top elindeyken geçerse veya gol çizgisi üzerinden
geçecek şekilde bir takım arkadaşına pas atarsa puan alırdı, diğer takımın amacı ise “ne
şekilde olursa olsun” karşı takımı engellemekti (İkiz, 2010). “Harpastum” oyununun
oynanacağı saha, kırık taş parçalarından oluşan bir çizgiyle ikiye ayrılıp orta çizgiyle paralel
iki gol çizgisiyle sınırlandırılmıştı. Bu oyun daha sonraları Rönesans döneminde İtalya’da
“Calcio” ismiyle günümüze daha yakın bir şekilde oynanmaya başlanmıştır (Resim 3). Yine
Spartalıların, askerlik öncesi bir eğitim aracı olarak oynadıkları top oyunu “Sphiromachia”
çok sertti ve erkeklik sınavı olarak kabul edilip toplumda önemli bir yer edinmişti.

Romalılar, oyunun kurallarına topa ayakla vurmayı da ekleyerek Julius Sezar zamanında
görsel açıdan bir çeşit kavga benzeri bu vahşi oyunu, ileride modern futbolun beşiği olacak
İngiltere’ye getirdiler (İkiz, 2010).
Süreç ilerledikçe futbol oyunu da gelişimini sürdürdü. Ortaçağda Avrupa’nın değişik
köşelerinde topla oynanan kimi oyunlar dikkat çekiyordu. İngiltere’deki Ortaçağ futbolu,
Fransa’daki “Soule”, İtalya’daki “Calcio fioentino” bunlardan bazılarıydı ancak FIFA’ya göre
bu oyunların futbolla bir ilgisi bulunmamaktadır (Hamarat, 2017).
Modern futbolun ilk temelleri, futbolun beşiği olarak adlandırılan İngiltere de oynanmaya
başlandı. 1800’lü yılların ortalarında nüfusu 2,8 milyona ulaşan Londra tekstil ticaretinin
merkeziydi ve nüfusu yoğunluklu olarak işçi sınıfından oluşuyordu. Sosyo-ekonomik refah
üst düzeydeydi ve boş zaman fazlalığı işçileri vurdulu-kırdılı aksiyonların bol olduğu, rugby
benzeri bir futbola yöneltmişti. Aynı tarihlerde Cambridge Üniversitesinde ise öğrenciler
farklı ve kurallı bir şekilde futbol oynuyordu. Uzun yıllar kuralları ve standartları olmadan,
amaçsızca topun peşinde koşan kitlelerin aktivitesi olan futbol, o dönemde sık kullanılan diğer
bir ismiyle “Mob Football: Ayaktakımı Futbolu”, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren,
Eton, Westminster, Harrow, Shrewsbury, Winchester ve Charterhouse gibi önde gelen İngiliz
okullarının takımlar kurarak organize bir şekilde birbirlerine karşı oynama isteklerinin ortaya
çıkışıyla birlikte, evrim geçirerek kuralları tanımlanan bir oyun seti haline bürünmeye başladı.
Her okulun kendine has olarak oluşturmuş olduğu kurallar, birleştirici bir kodun mevcut
olmaması nedeniyle, takımlar arasındaki maçlarda rekabete izin vermeyen bir kaos ortamı
yarattığından, futbol takımı olan okulların temsilcileri Cambridge Üniversitesi’nde 1848’de
bir araya gelerek adına “Cambridge Kuralları” denilen futbolun ilk kural seti üzerinde
anlaşmaya vardılar. Artık oyuncular topa sadece ayaklarıyla vurabilecekler, sadece kaleciler
topu elle tutabilecek ve aynı takımdan olan oyuncular aynı renkte formalar giyeceklerdi (İkiz,
2010). 1848’de Cambridge Üniversitesinde oluşturulan “Cambridge Kuralları”, futbolun ilk
yazılı kuralları olarak tarihe geçti fakat çok kabul görmedi ve okullardan bağımsız olarak
kulüpler yavaş yavaş kurulmaya başlandı (Hamarat, 2017).
26 Ekim 1863’te Londra’da bazı okulların katılımıyla Football Association (FA) adı altında bir
federasyon kuruldu. Federasyonun kurulması sürecinde yapılan toplantılarda kuralların
belirlenmesinde karşıt görüşler çıkmıştır. Daha çok topun elle oynanmasıyla ilgili oluşan
farklı fikirler nedeniyle futbol ve rugby futbolu birbirinden açıkça ayrıldı (Wahl, 2005). 1863
tarihinde FA’nın kuruluşundan sonra gerçekleştirilen toplantılarda kurallar resmiyete döküldü
ve geniş kapsamda uzlaşma sağlandı (Cenikli vd., 2017).

Futbolun kuralları standardize olmaya başlarken, futbol kulüpleri de tarih sahnesindeki
yerlerini almaya başlamışlardı. Dünyanın ilk futbol kulübü olarak 1857’de kurulan Sheffield
FC’yi (Hamarat, 2017), 1862’ye kadar Sheffield Bölgesinde kurulan 15 takım takip etti ve bu
kulüpler Sheffield FC’ın oluşturduğu kurallara bağlı olarak “Sheffield Birliği” adı altında
maçlar yapmaya başladı (İkiz, 2010).


Avrupa’nın dışında gerçekleştirilmiş, kayıtlara geçen ilk futbol maçı ise ülkedeki
demiryollarını inşa eden İngiliz işçilerinin katılımıyla 1867 yılında Arjantin’de oynandı (İkiz,
2010).
FA’nın 1863’de yayınladığı ilk kurallar seti 13 maddeden oluşmuş ve futbol sahasının
maksimum uzunluğu 200 yard (183 m), genişliği 100 yard (91,5 m), direkler arasındaki
mesafe ise 8 yard (7,3 m) olarak ilk defa belirlenmişti. Ayrıca, oyuna başlayacak takımı
belirlemek için yazı tura atılması, santra noktası, başlama vuruşu, golün ne şekilde geçerlilik
kazanacağı, frikik ve takımların formayla maça çıkması gibi modern futbolun alfabesi
sayılacak kavramlar da ilk defa futbol literatürüne girmişti.
1870 yılında ise takımlar kalecinin de eklenmesiyle birlikte 11’er kişiden oluşmaya başlamış,
1871’de hakemler oyuna ilk defa dâhil olarak, FA kurallarının saha içerisindeki uygulayıcıları
konumuna gelmişlerdi. 1872’de oyunun kuralları FA tarafından yeniden yazılmış ve kaleci ile
diğer oyuncular arasındaki görev tanımları netleştirilerek, kalecilerin kalelerini korumak üzere
ellerini de kullanma hakkı sağlanmıştır.


Bu süreçte, dünyanın ilk milli futbol maçı, futbol topunun boyutunun FA tarafından
standardize olduğu yıl olan 1872’de, İskoçya’daki Queen’s Park’ta, İskoçya ile İngiltere
arasında oynanmış ve golsüz sona ermiştir. 1873’de kurulan İskoçya Futbol Federasyonunu,
1876’da Galler Futbol Federasyonu takip etmiştir (İkiz, 2010). 1882 yılında İngiltere, İrlanda,
İskoçya ve Galler futbol federasyonları, International Association Football Board (IAFB)
adıyla bir futbol birliği kurmuşlardır. Bu futbol birliğinin amacı, futbolun gelişimine paralel
olarak oyun için yeni kurallar koymaktır. IAFB, kısa süre içinde hem kuralların uygulamaya
geçirilmesi hem de birliğe katılan ulusların takımları arasında futbol karşılaşmaları oynanması
için bir turnuva düzenlemiştir. Home Championship adıyla bilinen bu turnuva, dünyanın ilk
uluslararası futbol turnuvasıdır. İngiltere, İrlanda, İskoçya ve Galler takımları arasında
oynanan bu turnuva, zamanla büyük bir kitlenin ilgisini çekmiştir (Goldblatt, 2008).

Leave a comment